Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeni kitaba başlayınca...
- Bu zamana kadar hiç uyumadın değil mi? - Ne mümkün efendim...
Reklam
"Bir yüzde yıldız parlaklığı görürsen bil ki o insanın huzuru yüksektir. Kararmış bir çehre görürsen bil ki o insan kendisiyle savaşıyordur."
Usta bir dalgıç dahi olsan denizle boğuşmaya kalkma çünkü selamet sahildedir.
Niye bizim de hekimimiz, eczacımız olmasın? Hani Söke'de Müslüman eczacı, hekim?.. Hekim deyince akla Perikli geliyor, eczacı deyince Nikolako geliyor. Niye Mehmed, Hasan, Osman gelmiyor? Söke ovası sular altında. Pek çok bataklık var. Niye bizim mühendislerimiz çıkmıyor, barajlar kurup Menderes Nehri'ni kontrol altına almıyor? Niçin uçsuz bucaksız Söke Ovası'ndan yeteri kadar faydalanılmıyor?
Uğurluyoruz bugün Sökeli Efemi
Diğer Efeleri de bir gün ağırlamak üzere, Hoşça kal Efem, seni tanımak güzeldi…🇹🇷
Reklam
Cafer’in ‘Efe’ oluşu
“Arap İsmail dört bohça bir de harar* getirmişti. Hararın açık ağzından görünen tüfekler ve fişekler parlıyordu. Bohçalardan Efe elbisesi çıktı; Cepkeni, cemedanı, dizliği, tozluğu görünce Efem gözlerimin önünde dikiliverdi. Elbiselerin bir takımını eline aldı: - ‘Şöyle yapalım, böyle yapalım diye konuşuyoruz. Konuşuyoruz da netice alamıyoruz. Neden? Her kafadan bir ses çıkıyor. Arıların, karıncaların bile birer Kraliçesi, Bey’i vardır. Bizim niçin olmasın? Peygamberimiz de, ‘İki kişi yola çıkarsanız, biriniz mutlaka imam olsun,’ yani lider olsun diyor. Bize de bir lider lazım. Ben de, bunun için en uygunumuz Cafer’dir, derim. ‘Haydi Efem. Giyiniver de Kayas Dağı, Moralı Dağı, bütün dağlar taşlar Efe görsün!’ İlk defa ‘Efe’ olarak hitap edilmek, Cafer’in hoşuna gitmişti”.
Sayfa 160 - *Harar (Eski Türkçe): Kıldan dokunmuş, büyük Çuval.Kitabı okudu
Kitapta Hariri’den bir söz:
“Usta bir dalgıç dahi olsan, Denizle boğuşmaya kalkma. Çünkü selamet sahildedir.”
Sayfa 179Kitabı okudu
Efeler Ağlamaz
“Efeler ağlamaz. Ağlamaması gerekir. Çünkü gözlerle ağlanmaz, yüreklerle ağlanır. Yaşlar yüreklerden süzülür, gözlerden değil. Gözlerden süzülürse Efeliği topal eder, dağların kanununu da hükümsüz. Dağların kanunu uyanıklık ister, uysallık değil. Başını, adamı bitkin düşüren, saçlar ağartan elemler, belalar sarsa bile, dağların kanunu o başı dik görmek ister, eğik değil. Efe hislerini içine yatırır, meydana değil. Üzüntü ona, çocuğu ölen kadının gözyaşından daha sıcaktır. Efe felaket zamanında güçlüdür, kuvvetli kudretli zamanında değil. Efe ateş içinde gezer, kalıbını değiştirmez, çünkü altındır, mum değil. O dertlerin sohbet dostudur, zevk alemlerinin değil. Zamanı zaman içinde bulur, beklemekte değil.”
Sayfa 175Kitabı okudu
Kekik Suyunun Faydaları
“Her zaman derim: Kekik Suyu çok faydalıdır. Yemeği hazmettirir, iştah verir. Bal ile içilirse solucanı düşürür. Akrep sokmasına dermandır. Yine bal ile karıştırılıp içilirse öksürüğü bıçak gibi keser. Kaynatılır, egzemaya sürülürse illet yok olur. Balgamı sıyırır. Midenin, akciğerin, göğsün hastalıklarını, soğuklamalarını, kalp ağrısını, kuluncu anında söker atar. Mideye, akla kuvvet verir. Daha da faydası var, cildi güzelleştirir. ‘Ben buruşuk bir yüz görmek istemiyorum, kadife gibi pırıl pırıl düzgün, güzel bir yüz görmek istiyorum,’ diyenler Kekik Suyu içmelidir.”
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.